9 Şubat 2015 Pazartesi

Umuda Veda



Yürüyordum... Daralan ciğerlerimde soğuğun o acı, keskin mızrağını hissediyordum. Biraz soluklanmaya çalışıp tekrar koşuyordum. Başımdaki şapkam rüzgârla girdiği muhabereye yenik düşmüş, geçtiğim sokakların birinde savrulup gitmişti. Kabanımın içindeki ince pamuk kazağımın sırtıma yağlı bir kâğıt gibi yapıştığını hissediyordum. Üşüyordum... Adımlarımı kendi çöplüğünde pusuya düşürülmüş bir kişi edasıyla atıyordum. Rüzgârın azametli kollarında daha güçlü ve her güçlü gibi daha acımasız olmuştu soğuk. Geçtiği sokakların ardında bıraktığı yıkımın kibriyle kol geziyordu kar kokusu. Sokak içlerine sızan dondurucu soğuk, elmacık kemiklerimi kavuruyordu sanki...
Geçtiğim sokakların derinlerinde o korkunç görünümleriyle ve silahlarıyla askerler çıkıyordu karşıma. Ellerindeki meşalelerin ağır, yağlı kokusu tüm sokağı kaplıyordu. Yayılan kokunun öyle güçlü bir tesiri vardı ki, serseriler bu kokudan askerlerin geldiğini anlayabilirdi.
                                                                      …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder